Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Siz bize "Kur'an'a inanın ve aklınıza güvenin" diyorsunuz. Halbuki Allah'ın Resûlü "size iki şey bıraktım; onlara sımsıkı yapıştığınız sürece yolunuzu sapıtmazsınız: "Biri Allah'ın Kitab'ı, diğeri Resûlü'nün sünneti" (Muvatta', Kader 3) buyuruyor. Biz aklımızı rastgele değil, Kur'an'ın ve Sünnet-i Resûlullah'ın rehberliğinde kullanırız. Hadislerin bir kısmının Allah tarafından Efendi- miz'e ilham edildiğini, bir kısmının da, onun vahiyle aydınlanan aklının mahsûlü olduğunu kabul eder ve onun aklını kendi aklımıza tercih ederiz. Aklına çok güvenen şeytanın nasıl sapıttığını Kur'ân-ı Kerîm'de okuyup dururken sizin tavsiyenize inanmak aptallık olmaz mı?
Çok net
Nahl sûresinin 44. ve 64. âyetlerinde Hz. Peygamber'e hitaben, ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için sana Kur'an'ı indirdik buyuruluyor. Demek ki Peygamber Efendimiz'in görevi Kur'ân-ı 'Kerîm'i açıklamaktır. Bunun anlamı, onun açıklamaları olmadan Kur'an'ın yeterince anlaşılamayacağıdır. Haydi diyelim ki, pek çok âyette emredilen "Allah'a ve Resûl'e itaat edin!" emrini; "Peygamber size ne ver-diyse onu alın, size ne yasaklegamber size never durun" (Haşr 49/7) âyetini ve bir konuda anlaşmazlığa düşünce onu Allah'a yani Kur'an'a, yahut Peygamber'e yani onun sünnetine ve hadisine götürmemizi ve onların vereceği tâlimata göre hareket etmemizi öngö- ren Kur'an buyruğunu (Nisā 4/59) bizim anladığımız gibi "Peygamber'in sözüne itaat edin" şeklinde anlamıyorsunuz; pekâlâ, Resûlullah'a Kur'an'ı açıklama (beyân) görevi Allah Teâlâ tarafından verilmişken, bunu nasıl gözardı ediyorsunuz? Sizin de bildiğiniz gibi ashâb-ı kirâm zor durumda kalınca, ellerinde Kur'an olduğu halde yine de gidip Resûlullah'a danışıyor ve böylece sıkıntılarını hallediyorlardı. Kur'an'ı ashâb-ı kirâm kadar anlamayan bizler hadislere daha çok muhtaç olduğumuz halde, bu peygamber mirasını, yani bizim mânevî servetimizi nasıl devre dışı bırakabiliyorsunuz? Aklınız ve vicdanınız bunu nasıl kabul edebiliyor?
Reklam
Kur'ân-ı Kerim'de buyurulduğu gibi, Resûlullah'ın davranışlarında bizim için bitip tükenmeyen örnekler vardır. Onun aile hayatını bilen, iyi geçim konusundaki hallerinden dersler ve ibretler alan kimseler, dünyada mutlu yaşadıkları gibi ahiret saadetini de kolayca elde ederler.
Fahr-i Cihân'ın hizmetine başladığı zaman dokuz yaşında küçük bir çocuk olan Enes, namaz kılarken sağa sola bakmış olmalı ki, Sevgi Çağlayanı Efendimiz ona bu kusurunu pek tatlı bir şekilde hatırlattı: "Yavrucuğum! Namaz kılarken sağa sola bakınma. Çünkü namazda sağa sola bakınmak bütün sevapları alıp götürür. Kendini tutamıyor, mutlaka bakman gerekiyorsa, farz namazlarda değil nâfile namazlarda bak” dedi. Tirmizî
Onun sünneti bilinmeden ve tatbik edilmeden, Kur’an’a göre yaşanamaz.
•| Yorumdaki Açıklama Kısmını Da Okuyalım Mutlaka ❀
❍ Bir defasında dürüst bir genç Allah'ın Elçisi'nden olmadık bir şey istedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz ona kızmadı. Kendisiyle sakin sakin konuşarak onu ikna etti. Bu ilginç olay şöyle meydana geldi: Bekârlık, bir delikanlıyı oldukça bunaltmıştı. Resûl-i Ekrem ﷺ in yanı na geldi ve ihtiyacını açıkça söyledi: "Ey Allah'ın
Ahmed b. Hanbel, Müsried, V, 256-257, n. 22564; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's sahîha, I , 712-713, nr. 370Kitabı okuyor
Reklam
Bir damlanın içinde Umman olunur mu hiç!
Allah her şeyi kendi nurundan yarattı. Allah’ın nuru bir umman, yaratılmış her şey onun dalgaları ve köpükleri. İnsan, yaratılmışların en üstünü olmak dolayısıyla Allah’ın tecellisine en ziyade layık olandır. Güneşe göre bir zerre; ummana göre bir damla. Her damla ummandan bir parça ve her damlada ummanın bütün özellikleri var. Onun içindir ki iki cihan güneşi Muhammed Mustafa, ‘Kendini bilen Rabb’ini bilir’ buyurmuştur. Nerede bir damla varsa ummana koşar. Her damla ummanı özler; her parça bütününü arar. Alem Adem içindedir, Adem de alem içinde. Dervişin marifeti kendini silmek değil kendini bilmekledir.
İki Cihan Güneşi Efendimizden şunu öğreniyoruz: ❍ Allah katında güzel ahlâktan daha değerli bir davranış yoktur.
“Yâ mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik Ey kalpleri halden hale koyan Allah’ım! Benim kalbimi dininde dâim kıl!” Tirmizî
Reklam
Bahar ☆•°
"İki cihan bir araya gelse bırakmam" diyen Yağız'dan bahsediyorduk. Blöf yaptığını anlamayacak mıydım yani? Komik.... Yağız'ın özgürlüğü benim kalbimin çerçevesindeydi. Benim özgürlüğümse onun bir bakışında gizliydi. O kara gözleri benim esaretimdi.
Sayfa 39 - ParolayayinlariKitabı okudu
Yağız ☆{
"Sen benim kaderimsin Bahar. Seni bırakmam, iki cihan bir araya gelse seni bırakmam"
Sayfa 37 - ParolayayinlariKitabı okudu
Eşref-i Mahlûkât olarak kalabilmek nasib olsun bize de
İnsan, yaratılmışların en üstünü olmak dolayısıyla Allah'ın tecellisine en ziyade layık olandır. Güneşe göre bir zerre; ummana göre bir damla. Her damla ummandan bir parça ve her damlada ummanın bütün özellikleri var. Onun içindir ki iki Cihan Güneşi Hz. Muhammed Mustafa (sav), " Kendini bilen Rabb'ini bilir" buyurmuştur. Nerede bir damla varsa ummana koşar. Her damla ummanı özler: her parça bütününü arar. Âlem Âdem içindedir, Âdem de Âlem içinde. Dervişin marifeti kendini silmek değil kendini bilmekledir.
Sayfa 222Kitabı okudu
Bismillahirrahmanirrahim Övgü ve ihtiramın ziyadesi, Yüce Yaratıcı'nın nimetine mazhar ve "Sizi yeryüzün dehalîfe kıldık" buyruğu fehvasınca adaletle hükmeden sultanların yegâne efendisi olan; farklı tabakalar arasında ihtilaf vukuunda anlaşmazlığın giderilmesi için "Allah'ın size olan nimeti‑ni hatırlayın: Hani siz
1867'de Kayseri'nin Develi, o günkü adıyla Everek kasabasında vefat eden Seyrânî, Peygamber âşığı bir halk şairidir. Seyrânî, Resulullah Efendimiz'e hitâben diyor ki: Gönlümdeki sırlar sana kapalı değildir. Hem dünya hem âhiret senin varlığınla iftihar eder. Kalbimde yanan aşk ateşine su verip serinlet. Ey Cenâb-ı Hakk'ın rahmet denizi olan Efendim.
582 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.